Doğada tek başınıza otururken hiç arıları izlediniz mi? Bal üretebilmek için girdikleri onca zahmet nedendir diye düşündünüz mü? Çiçeklerden nektar toplaya toplaya ince bir işçilik ve sağlam bir düzenle yavaş yavaş inşa ederler. Bu da onların kendilerine vahyedileni yapmasıdır.

Hayvanlar vahiy alır mı demeyin. Evrende bulunan her şey vahiy alır. Kimi uygular kimi de göz ardı eder. Uygulayan fıtratını korur, uygulamayan ise fıtratını bozar negatife doğru evrilir.

Canlılık ne kadar ileri derecede evrilirse fıtratı da o derece bozmaya yatkınlaşır. Karmaşıklaşan canlılık evriminde etkenlerin artmasından dolayı akıl bulanıklaşır. Doğru olanı yapma, fıtratı uygulama bulanıklaşan akıl için zorlaşır. Basit sinir sisteminden daha komplike sinir sistemine doğru evrilen canlılar kendi karar mekanizmalarına o denli bağlanır ki tüm kararları kendi için doğru verdiğini düşünür. Oysa insanoğlu bu duruma karşı o kadar kör ki kendi için verdiği kararların bile sahibi olamadığını anlamaz.

Karmaşıklaşan sinir sistemi yanıltmaya o kadar müsait ki aslı olmayan eylemlerin asıl eylemler olduğunu düşündürür. Çektiği acıyı gerçekten çekiyormuş gibi davranır. Gözler gördüğü şeyi gerçekten varmış gibi algılar ve lanse eder. Oysa göze düşen cisimler beyin tarafından tersinir olarak algılanıyor. Gözler ışığın sadece %10 ‘unu görebiliyor.

Bu bir eksiklik olarak düşülmemeli. Sahip olduğun fıtrat seni eksik değil aksine yeterli olacak seviyeye getirmek üzere belirlenmiş. Arılar suda yüzemez değil mi? Bu arının yetersizliğinden mi fıtratından mı? Ya da arı yüzemiyor diye eksik diyebilir miyiz? Diyemeyiz tabi ki.

Bal arımıza tekrardan dönüş yapalım. Biraz dikkatimiz dağılmış olabilir ama devam edelim. Kurânda Nahl genel tabirde bal arısı olarak bilinir. Evrensen olan kitabın semboller ile konuşmasının bir örneği aslında Nahl. Bal arısından çok daha derin mânalarda kendine yer bulabilir diye düşünüyorum.

Rabb’in, bal arısına; dağlarda, ağaçlarda ve hazırladıkları şeylerde yuva edinmesini vahyetti. Nahl/68

Katmansal açılımlara sahip olan kitaptan derinlere doğru yolculuğa çıkalım isterseniz. Arı mitolojide Ra’nın gözyaşlarıdır. Ra ya sevinçten ağlar ya da mutluluktan. Ağlaması da gözyaşı olarak meyvesini verir. Ortada gerçekten ağlayan bir Ra yok. Kastedilen Ra’nın ilminin dökülmesidir. Tıpkı arı ve bal mevzusu gibi.

Arı bir derviştir derler. Bal da dervişin ulaşmaya çalıştığı hakikatin kendisidir. Bu yol sonuçta kendinden kendine bir yolculuktur. Dağlar, taşlar, dereler, tepeler aşarsın ve yolun sonunda döneceğin yine kendindir.

”Rabbin bal arısına vahyetti” vahyetme sebebi bal üretmesini sağlamak. Arıya bal üreten Rabbin vahyetmesidir. ”dağlardan, ağaçlardan ve onların/insanların kurdukları çardaklardan kendine evler edin” Doğadan kainattan bilinç seviyeni yükseltmek, farkındalık sahibi olmak ve bu farkındalıkla bal üretmek (ilim sahibi olmak) için evreni oku, anlamlandır ve içselleştir.

Bala sahip olmak için arı gibi çalışmak çeşitli çiçeklerden (kaynaklardan) nektari ( bilgi ) toplamak gerekir. Toplama işleminden sonra akıl-gönül süzgecinden geçirerek, ince eleyip sık dokuyarak, idrak ederek işlemeliyiz.

Sonra meyvaların hepsinden ye de rabbının müyesser kıldığı yollara koy, içlerinden renkleri muhtelif bir içecek peyda olur ki onda insanlara bir şifa vardır, her halde bunda tefekkür edecek bir kavm için elbet bir ayet var Nahl/69

Meyve bilgidir. Ağaç henüz bir tohum iken kendinde var olan güzelliği göremez. Tohum yeteri kadar su, ışık ve diğer etkenler ile beslenirse filizlenir ve büyür. Büyüdükten sonra fıtratında ne varsa onun meyvesini verir. Onca çabanın sonunda meyve o kadar tatlı gelir ki…… Ağaç insanın kendisidir aslen; tohumu Rabbin yazılımı olan Ruh parçacığıdır. Bu parçacık gereken ölçülerle beslenirse büyür ve meyvesini verir.

Onda insanlar için şifa vardır. Hastalıkların kaynağı bilinenin aksine fizyolojik değil ruhsal yani enerjik yapı ile ilgilidir. Onda olan şifa da Rabbin katında meyvelerdeki ilimdir. Sen o meyveyi yedikçe meyvedeki ilimden nasiplenirsin, İlimden nasiplendikçe de şifa bulursun.

Arıların sistemine iyice bir bakın isterseniz. Arılara vahyettiği gibi insanlara da vahyeder. Sadece peygamberler vahiy almaz. Bu vahyinde de bala sahip olmamızı ister. Bunun için de bize Kurân’ı vermiştir. Ayetler çiçeklerimizdir. İçindeki ilim ise nektarimidir. Bizde arılar gibi çiçek çiçek (ayet ayet) geze geze nektari toplarız. Topladığımız bu nektariler ile de balımızı yaparız.

Arıların sistemi ile ilgili ilginç olan bir durum daha var. Çiçekler negatif yüke sahiptirler ve bu yük çiçeğin etrafında bir elektomanyetik alan oluşturur. Arılar da pozitif yüke sahiptir. Arı ve çiçek yani negatif ve pozitif etkileşime girdiği anda nötrleşir. İhtiyacı olanı almış olur ve arı o çiçekten uzaklaştıktan sonra etkileşim sonucu çiçeiğin elektromanyetik alanı değişir. Arı artık oraya bir çeşit elektromanyetik imza atmıştır. Ondan sonra gelecek olan arı da o imzayı algılar ve o çiçeğe dokunmaz. Kollektif yardımlaşma gerçekleşir.

Belki de tek farkımız bal da arı da biziz. Ağaç da meyve de biziz. Çiçek de nektari de bizdedir. Kendinden kendine edeceğin bu yolculukta yapacağın bal da gezeceğin çiçek de aynı yerde. SENDE……………..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir