Biz müslümanlar için dini açıdan vazgeçilmez olan ibadetlerimiz vardır. Bunlardan biri de camiye gidip namaz kılmaktır. Bu gibi ibadetler daha çok toplumsal bilinçaltı kayıtlarının idame ettirilmesi için bir gereklilik olarak görülmüştür. Zamanla bu durum toplumsal birlikteliği, huzuru, refahı sağlamak için oluşturulan bir sisteme dönüştü. Hal böyle olunca ibadetlere yüklenen asıl mana unutulup sadece toplumsal bilinçaltı kayıtlarını devam ettirmek ve bu kayıtları nesillere aktarmak üzere bir döngüye hapsedildi.
Hacc etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, camiye gidip cuma namazlarını birlikte kılmak gibi dinin temellerini oluşturan idrak mekanizmaları sadece eylem üzerine kurulu kaldı. Oysaki asıl dinin temelinde eylem kadar mâna da önemlidir. Eyleme yüklenen mânayı idrak edip içselleştiremediğimiz zaman o eylem içi boş kalır. Bir put haline gelir.
Günümüze baktığımızda bundan pek öteye gidemediğimizi anlarız. Ellerimizde tesbihler her yerde salavat getiririz, dilimizden Allah’ı düşürmeyiz, her gece oturup binlerce zikir çekeriz. Bunlar dini diri tutmak için güzel eylemler elbette ama eksik. Sadece eylem olarak bırakıldığında, mâna idrakine ve bu idraki hayata dökmeye ulaşılamadığında yapılan ibadetler maalesef ki içi boş kalacaktır. İçi boş kaldığında sende herhangi bir hâl uyandırmayacaktır. Allah derken kalbin ürperdi mi? Kurân okurken ayetlerin seni baştan aşağı titretti mi? ( Bahsettiğim titreme fiziksel olarak hissedilecek bir titremedir.)
Ayete iyice bakın; Mü’minler’in kalpleri ürperir. Kimdir bu Mü’minler peki ? Mümin iman edendir. İman inanmak değil bilmektir. Mâna derinliğini kavrayan, idrak eden ve bu idraki her zerresine yayan kişidir Mümin. Körü körüne bir inanç sistemine tabi olan değil, akıl süzgecinden geçirip kalp ile buluşturabilendir.
Bir Mü’min olabilme yolunda Cami’yi ve neden bu kadar önemli olduğunu incelemeye başlayabiliriz artık değil mi?
Cami kelimesi Cem kökünden gelir. Cem hali sahip olduğunu sandığın zanal benliklerinin öz olan Ben’i tanıması, idrak etmesi ve bu idrakin tüm zerrelere hissettirilmesi sonucu içerideki düalitenin yıkılarak birliğin sağlanması halidir.

Cem birlik halidir, La İlahe’dir. Aynı kökten gelen cemiyet de aynı işleve sahip değil midir? Camilerin bir de minareleri vardır. Yahüdi kültüründe menore diye bir kelime vardır. Nur yeri, aydınlatma yeri anlamına gelir. Arapça menare kelimesi me-nare köklerinin birleşmesi ile oluşmuştur. Nare zaten ateş demektir. Minarelerdeki sivri uçlar sebebiyle kandil alevi, mum alevinin sembolü olarak görülürler.
Menorah= Minare-Menare kelimeleri alamet, işaret, kandil, ateşlik anlamlarına gelir. Kandll kelimesinin kundalini ile benzerliğini de gözden kaçırmak mümkün değil gibi (Kundal-Kandil). Minareler 33 basamaklı ve spiral şekilde ilerleyen merdiven dizilimine sahipti. 33 sayımız adından çokça bahsedilen hakkında çeşitli teoriler üretilen bir sayıdır. 33 omurgada bulunan omur sayımızdır. Minare de omurgadır.

Minare merdivenleri dışardan böyle görünür. Yan görseldeki resim ise kundalinidir. Minarenin her bir basamağı omur sayısıdır demiştik. Her basamağı tırmandığımızda kundalini enerjisi kuyruk sokumunda çöreklenmiş halden uyanıp, yukarı doğru yükselmeye başlar. Yükselmeden kasıt kişide bilinç arttırımı ve bilgi ile yüklenme anlamında kullanılır. By yükselme en tepeye ulaşana kadar devam eder. En tepeye ulaşınca ne olur peki? Ezan okunur, davet edilir ve duyurulur. İşte bu da İKRA!!!
Müslümanların vazgeçilmezi olan cuma namazı da var işin içinde tabi. Cuma da Cami ile aynı kökten gelir. Cuma namazı toplu kılınan bir namazdan çok her hücrenin aynı anda evren ile uyumlanarak içerdeki ikiliğin bitirilmesi ve birrlenme halidir.
Cami sensin. İbadet yerinin kendisisin. Beden bu ibadetler için bir evdir. Kendi minarenin en tepesine ulaşınca da seslenmeye duyurmaya başlarsın.