Semboller sabit kavramlara yüklenemeyecek olan mânaların kodlandığı biçimdir. Bu biçimler farklı düşünceleri kendi bünyesinde toplar. Toplanan bu düşünceler bilinç seviyelerine göre açılımlarla karşımıza çıkar.
Hem gizli kalması istenen hem de göz önünde olanların mekanıdır. Gizli saklı yoktur. Görmek isteyene görünür olur, görmek istemeyene ise kör kalır. Görmediğin olmadığı anlamına gelmez. Semboller sınırsız olan anlam ve idraklerin bir sonucudur. Bu sembollerden biri de balıktır.
Eski Ahit’ten bir kısımla da devam edelim; ”Yunus Tanrı’dan korkar ve bir gemiye binerek kaçmak ister. Yolda korkunç bir fırtına kopar ve yolcular, Tanrı’ nın Yunus’a olan bu kızgınlığının sonucu olarak gördükleri fırtınayı dindirmek için denize atlarlar ve bunun üzerine deniz hemen yatışır. Ne var ki bu arada Yunus’u bir balık yutar. Yunus, balığın karnında dua edince, Tanrı onu affeder ve balığı kusturarak, Ninova’ ya geri yollar.”
Balığın bir çok tradiksyonda farklı farklı anlamlar içeren bir sembol olduğunu biliyoruz. Balık derin hayatı görünenin ardındaki görünmeyeni ruhsal dünyayı sembolize eder. Sayısız yumurta bırakmasıyla da doğruganlık ve bereketin sembolüdür.
Balık ilahi olanın uçsuz bucaksız ilminde var olur ancak. Uçsuz bucaksız olan ilim ya da evrensel kozmik bilgi dediğimiz de denizdir. Yunusu balık yutması kendi zayıf benliğine hapsolmasıdır. Balığın karnında kalmaya denk düşer.
Yunus kendi zayıf benliğinin esiri olduktan sonra tümelle olan ilişkisi kesilmiştir. Eğer tesbih edenlerden olmasaydı denir ayette. Kurtuluş tesbih etmekte yatar. Tesbih; O’nu ve varlığının tezahürü olan hakikati diri tutmaktan geçer. Zayıf benlikten kurtulmanın yolu Hakikati diri tutarak kendinde tezahür ettirmekten geçer.
Eski mısır dilinde Nar balık anlamına gelir. Nar ateş demektir. Ateş arındırıcıdır. (Cehenneme bir de bu gözle bakınız.) Düştün mü bir kere ateşe korkma kurtuluşun da O’ndandır. Dert de derman da aynıdır artık. Nar’a düştüm diye üzülme. Nar’ı Nur’a dönüştür. Nar’a haspolmuş Yunus tesbih ile Narı Nura dönüştürmedi mi?
İsa’ya da Balıkçı kral derlerdi. Havarileri de İnsan balıkçıları olarak geçer. Kendi balıklarına hükmedebilen kesime verilen bir unvan gibi düşünebiliriz. Niyesini artık anlamaya başlıyoruz gibi.

İki dairenin kesişimi olan yere Vesica Piscis denir. Balık Mesanesi diye de çevirilir. Eski zamanlarda balık olarak sembolize edilmiştir. Eril ve dişilin birleşimi, Rahman ve Rahimin birleşimi, dualitenin yıkıldığı birliğin var olduğu yerdir Vesica Piscis.
Hz. İsa’nın da Vesica Piscis içinde resmedilmiş görselleri mevcuttur. Zaten Vesica piscis İsa olarak sembolize edilirdi. Kendi zayıf benliğinin esiri olmaktan kurtulup ona hükmedebilenlerin buluştuğu ortak yerdir.
Zayıf benlikten kasıt bedensel isteklerin gölgesinde kararmaya yüz tutmuş, varlığı yavaş yavaş sönen asıl öz benliğine yüz çevirmiş olan benliktir. Şehvet, arzu, dünyevi istek gibi fıtratın negatif yönde devrileceği eylemlerle baş gösterenler, kendi zayıf benliğinin esiri olan kişilerdir.
Yunus’un bu esarete düşmesinin nedeni artık kendi hakikatine yabancılaşmaması içindir. Esiri olduğun bedensel algı ve negatif frekansların fıtratı bozmasına engel olmanın bir sonucudur balığın yutması tabiri.

Balık şapkası takan Oannes var. Oannes birden ortaya çıkan garip görünümlü yarı balık yarı insan görünümüne sahiptir. Oannes 7 Apkullu ile birliktedir. Apkullulara bilge denmektedir. Oannes ise onların kralı yani bilgeler kralı olarak da anılır. Balığına hükmedebilmesindendir ki bilge kral olarak sembolize edilmiştir. İsa ve havarileri gibi.
Musa ve Hızır’ın yolculuğunu hatırlayalım; Bir zamanlar Musa, genç arkadaşına: “İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar yoluma devam edeceğim veya uzun zaman gitmeye devam edeceğim.” demişti. Kehf/60
İki denizin brileştiği yer Vesica Piscis dengenin sağlandığı konumdur. Düalitenin yıkıldığı birliğin sağlandığı mekandır.

İki denizin birleştiği yerde Cem halinin yaşandığı durumda zayıf benlikleri unutuldu. Unutuldu tabiri artık işlevini yitirdi, geçerliliğini kaybetti anlamında kullanılmıştır. Çünkü artık denge konumundasın. Fıtrat dengede ve nötrdür. Balık da ilahi olanın uçsuz bucaksız ilminde yolunu buldu. Arınma gerçekleşti.
Ayette dikkat edilecek unsur Musa ve yanındakinin bilinç seviyesi olarak çok farklı konumda olduklarıdır. Yanındaki balığın unutulması mevzusuna şeytanın işidir dedi. Derken oraya geri döndüler ve kendisine kendi katından rahmet ve ilim verilen kullarından bir kula denk geldiler. Bu durumun şeytanın işi olduğunu düşünen yanındaki arkadaşı yeterli bilinç düzeyinde olmadığı için durumu idrak edemedi.
Bu durum ilk başta değindiğimiz semboller ve onların bilinç seviyelerine göre açılma mevzusunun bir karşılığıdır. Çünkü işin iç yüzüne hakim olmayanlar, yaşanan olayları kötü bir bakış açısı ile yorumlar. Kötülük dediğimiz her eylem kötü değildir. Kötü olarak yorumlanması kişinin ilim bakımından eksik oluşundandır .Musa’nın yol arkadaşı gibi….