Simya bir zamanların meşhur uğraşlarından biri idi. Değersiz metalleri altına çevirme, felsefe taşı ve ölümsüzlük iksiri arayışında olan kesime verilen ad idi. Simya çok katmanlı içsel dönüşümü simgeler. Maddeden çok maddenin özüne ulaşma arayışındaydılar.

Simya aramice/süryanice simiya sözcüğünden alınmıştır. Simya gizli ve sembolle örtülü olanı bulmanın peşindeydi. Simya Kimyanın mistik atası olarak sayılabilir. Simyacılar bilinenin aksine maddeye yönelik bir arayış içinde değiller hiç de olmadılar. Onlar maddenin kimyasına, maddenin özüne doğru bir arayış içine girdiler.

Görünenin aksine görüneni var edenin peşindeydiler. Aradıkları hâkikatin kendisi idi. Kendi varlığının özünü hisseden ve bu özü kapatan perdeleri kaldırmak için arayışa giren, farkındalık sahibi olma yolunda ilerleyen herkes bir simyacıdır. Kendi içindeki değersiz metalleri, sahip olduğunu sandığı içerde yatan ve özünü perdeleyerek oluşturduğun zanal benleri, bilgi ile parlayan ve göz alan altına yani hakikatine, tek olan öze dönüştürme işlemidir.

Nefsin tek olan hakikate artık kör kalamadığı ve bunu inkar edemeyecek kadar alâkanın arttığı bir halden hale geçişin söz konusu olduğu durumun kendisidir değersiz metallerin altına dönüşme işlemi.

Bazı kaynaklarda değersiz metal yerine kurşunu altına çevirme olarak da geçer. Kurşun bilincin en karanlık, en kaba, en düşük halinin temsilidir. Kurşun nigredodur. Nigredo Siyah evre demektir. Simyada çürüme ve ayrışma anlamına gelmektedir. Simyasal dönüşümün ilk aşamasıdır. Bu aşamanın geçilmesiyle altına dönüşüm başlar.

Altın’ın sembolü Au’dur. Aur ışık demektir. Aura da bu kökten gelir. Aura içerde var olan ve dışarıya yansıyan bilinç durumudur. Kişinin bulunduğu bilinç hali ne kadar temiz ise o kadar parlar. Kısa bir tabirle bilincin karanlık evresinden aydınlık evresine geçişin anlatımıdır.

Arayış içinde oldukları bir diğer şey de felsefe taşıydı. Felsefe yani phiolosophia bilgelik arayışıdır. Bu taşın dokunduğu her şeyi altına çevirdiğine inanılır. Akıl süzgecinden geçip kalpte idrak edilmeyen bilgi havada kalır. Bu yüzdendir ki arayış temiz ve saf bir kalp ile yapılmalıdır. Bilgelik akıl ile temellendirilir kalp ile tezahür eder. Tezahür etmeyen hakikat eksik kalır. HâKikatIn en büyük tezahürü, zahire görüneni de sensin.

Gönül gözü hakikate kör olunca altın kurşun gibi gözükür. Altına perde inmiştir artık. Altın aynı altındır ama perdelenmiştir. Eksik olan gönüldür. Gönül O’na olan aşkın tezahür ettiği yerdir. Gönül gözünün gördüğü de sadece ilahı olanın aşkıdır. Bu aşka tâbidir. Bu aşkın olmadığı yerde gönül de körleşir. Görmek istemez. Bu yüzdendir ki bilgelik-felsefe taşı bana kalbi andırdı.

De ki kim Cibril’e düşmansa, Bilsin ki O, onu iki eli arasındakileri tasdik edici olarak Allah’ın izni ile senin kalbine çokça indirdi. Mü’minler için bir hidayet ve müjde olarak. Bakara/97

İlahi olanın aşkın bilgisi kalbe iner. Kalbe inen bilgi varlıkta tezahür eder. Tezahür eden bu ham bilgi akıl yolu ile temellendirilir. Temellenen bu bilgi ile kişi artık mutmain olur. Nefs-i Mutmaine yükselir. İbrahim’in Rabbinden ölüleri diriltmesini istemesini hatırlayın. Mesele inanç değildi asıl mesele kalbin mutmain olması içindi. Mutmain, kendinden emin olan kalp artık ilahi bilginin ışığında eminlikle sekineye ulaşılır.

Kimya kelimesinin ingilizcesi Chemistry idir. Che-Chi yaşam enerjisidir. Her yerde olan etken ve edilgen enerjidir. Mystery ise gizem demektir. Chemistry yaşam enerjisinin gizemidir. Aranan tam olarak buydu. Kimya adı altında asıl arananın kendisi de özdür.

Öz’ü arayan herkes bir simyacıdır. Aranan her şey bireyin kendisinde bilinmeyi bekliyor. Simyacı ne arar demiştik. Simyacı öz-neyi arar. Öz-ne olmadan cümle eksik kalır. Öz-nesiz cümle nasıl eksik kalıyorsa özsüz insan da eksik kalır…..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir