Kehf suresi ve olayı açılımları bitmeyen üzerine düşündükçe de daha derine inilen bir mesele olarak hafızalarda yer etmiştir. İlimde derinleştikçe Kuran’ın sadece bir kitap değil yaşamın anahtarı olduğunun farkına vardığında açılımların ne denli geniş olduğunun farkına varacağız. Bu fark edişe de günümüz tabiri ile uyanış Kurân tabiri ile Kıyamet deniyor.

Ashabı Kehf ya da 7 uyurlar misalinde de aynı durum geçerlidir. Meselenin anlatım amacı geçmiş olaylardan haberdar olmaktan öte evrensel olan Kuran bağlamında İnsan işleyişine hitap eder. Ayetlere yüklenen mâna açılımları bilinç seviyemiz doğrultusunda rezonans yasası gereği gerçekleşecektir. O zaman bilinç seviyemiz doğrultusunda Kehf meselesini incelemeye başlayalım.

Onlar, mağaranın geniş bir dehlizinde bulunurlarken, Güneş’in doğduğu zaman, mağaralarından sağa tarafa yöneldiğini, battığı zaman da sol tarafa doğru onları makaslayıp geçtiğini görürsün. Bu Allah’ın ayetlerindendir. Allah, kimi doğru yola iletirse, işte o doğru yolu bulmuştur. Kimi de sapkınlıkta bırakırsa, artık onun için yol gösteren bir veli bulamazsın. Kehf/17

Ayetin başında baz alacağımız iki kelime var; mağara ve dehliz

Mağara sembolüne çoğumuz aşinayızdır. O yüzden çok uzun tutmamıza gerek yok diye düşünüyorum. Kısaca açıklayacaksak eğer bir içe dönüş ve değişim sembolüdür. Çok sık kullanılır mağara sembolü. Hz. Muhammed’in sevr mağarasına girmesi , Platonun mağara alegorisi ve daha birçok anlatımda mevcuttur.

Mağara ingilizce Speleon demektir. Sp-e-Leon olarak çıkıyor karşımıza. (Bu arada anlatımlarda çok fazla dilden kelime bir karma olarak çıkabilir karşınıza. Neden diye soracak olursanız Dil benim bakış açıma göre birdir. Sonradan parçalara ayrıldığını düşünüyorum ama bu ayrılma tamamen bağın kopmasına neden olmamıştır. O yüzden her ne kadar parçalandıysa bile özünde değişime uğramamıştır. Başka bir yazıda bir yazıda bunu açıklayacağım.

Sp anlamına bakarsak ruh anlamına geliyor. Sprit, Spritüalizm gibi kelimelerde kendini gösteriyor zaten. Leon bildiğimiz gibi aslan anlamına geliyor. Aslan’a bakmak için de mitolojiye yönelmemiz gerekecek. Mitolojiye olan bakışın tamamen değişmesinden yanayım. Bir hayal ürünü eserinden çok daha fazlasıdır. Abartı bir tasvir içerebilir ama tüm mitolojilere baktığımızda aslında hepsinin aynı içeriklere sahip olduğunu görüyoruz. Bu fark edişle birlikte mitolojinin de insan işleyişini yani fıtratını anlatan tasvirlerl olduğu kanaatindeyim. Bir de bu bakış açısıyla araştırmamız gerekiyor.

Antik mısıra doğru bir yola çıkalım: Bir tanrıçamız var sekhmet. Savaş ve yıkımın tanrıçası olarak bilinir. Aslan başlı ya da aslan olarak tasvir ediliyor. Bir zamanlar Hathor ile özdeşleştirilirdi. Hathor Bakaradan bildiğimiz bir tanrıçadır.

Hathor bizim inek tanrıçamız olarak gözümüze çarpıyor. Bakara kelimesinin anlamlarına bakarsak İnek, öküz, boğa olarak çevriliyor. Demek ki hathorumuzun bakara ile bağlantısı var. Mitoloji ve Kurân’ın bu bağlamda birbirine bağlanması mitolojiye olan bakışları da değiştirecektir umarım. Bakara’nın aydınlanma anlamına geldiğini de söylemiştik aslında. Bir aslandan nerelere geldik demeyin. İşin güzel yanı da bu. Nereye çıkacak bu yol bilemiyoruz ama manzaramız güzel de neyse konuya dönelim. Birleştirirsek eğer; Sp ruh demek dedik, Leon-Aslan, Sekhmet, Hathor ve bakaradan yola çıkaraktan aydınlanma anlamına geliyor. Speleon ruhsal aydınlanma olarak doğuyor.

Hz. Muhammed’in müşriklerden kaçmak için sığındığı bir mağara vardı: Sevr Mağarası.

Sevr de kelime anlamı olarak öküz, boğa gibi anlamlara denk düşüyor. Hz. Muhammed bilinen anlamda müşriklerden kaçıp bildiğimiz mağaraya sığınmamıştır. Müşrik kelimesi bir hitaptır ve muhattap olarak da aldığı da kendimizdir. Hz. Muhammed kendisinde olan müşrik rolüne bürünen her hücre, düşünce ve eylemden kaçarak kendi içsel mağarasına sığınmıştır. Kendi içindeki müşrikliği bitirmek üzere ( ve küfredenlerin sözünü alçaltmıştı) bu mağarada ruhsal aydınlanmasını geçirip müşriklerini mağlup etmeye çalışmıştır.

Eğer siz ona yardım etmezseniz, iyi bilin ki Allah ona yardım etmişti. Hani Kafirler onu çıkardıklarında iki kişiden ikincisiydi. İkisi mağaradayken, o, arkadaşına: “Üzülme, kuşkusuz Allah bizimle beraberdir.” demişti. Bunun üzerine Allah, üzerlerine dinginlik ve güven indirmişti. Onu, sizin görmediğiniz güçlerle desteklemişti. Ve küfredenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah’ın sözü ise en yüce olandır. Allah, Mutlak Üstün Olan’dır, En İyi Hüküm Veren’dir. Tevbe/40

Sevr kelimesine benzer bir diğer kelime de yazılım dilinde kullanılan server kelimesidir. Server bir diğer tabir ile sunucu, her türlü veri, bilgi ve belgenin barındığı yerdir. Bu bilgi ile verilerin saklandığı yer mağara ise aynı zamanda mağara da içe dönüşü simgeliyorsa, bu içe dönüşün sonucunda yüksek bir farkındalık ve uyanış gerçekleşiyorsa cevapları neden dışarda arıyoruz? ( Adem’e bütün isimler öğretilmişti)

Cevapların dışardan gelmediği içerden dışarıya tezahür ettiği bir yasaya tabiyiz. Cevaplar içerden geliyorsa o zaman öğrenme değil hatırlama kelimesini daha uygun buluyorum çünkü içerisi öğrenme alanı değil hatırlama alanıdır.

Mağara öz benlik ile egonun buluştuğu, varlık ve yokluğun karşı karşıya geldiği ve bu farkındalığın kişide inanılmaz bir şaşkınlık yarattığı yerdir. Bu şaşkınlık hafife alınmamalı lakin Kurân bu şaşkınlık ve girilen hâl dilini ”Eğer sen onlarla karşılaşsaydın, gerisin geri kaçardın. Ve korkudan ürperirdin.” şekilde özetlemiştir. Kişi kendi içsel mağarasında kendi özü ile karşılaştığında ne yapacağını bilmez ve korkudan ürperir çünkü yaşam sandığı kendini içinde bir kimlik karmaşası ile bulduğu bu zanal mekanda, gerçeklik sandıkları ile yüzleştiğinde büyük bir yıkım diğer bir tabirle kendi kıyameti ile yüzleşecektir.

Kehf ashabı mağarada geçmiş ve gelecekten uzak zamansız olan An’da bu hâl dilini tadan zihne sahip olandır. Ashab bu deneyimi yaşarken gündelik zihin halinden evrensel bir zihin hâlinin derinliklerine doğru yol aldı. Zaman ve mekanın varlığı bile unutuldu. Tüm zanal benler Öz beni gördü, tanıdı ve kabul etti.

Onların kalplerini pekiştirdik. Kıyam ederek: “Bizim Rabb’imiz, göklerin ve yeryüzünün Rabb’idir” dediler. “Ondan başkasını asla ilah diye çağırmayız. Yoksa kesinlikle saçmalamış oluruz.” Kehf/14

Pekiştirdik diye çevrilen kelime Rabıtadır. Rabıta bağlanma, alaka, kuvvetlendirme demektir. Mağarada girilen hâl sonucu öz beni gördü gönül gözü. Bu görme ve idrak sonucu kalp ”alaka” ile yaratıcısına bağlandı. Kıyam maddesel plana bağlı yaşam sürüp ilahi olanla alakanın zayıflamasından sıyrılıp kendi içsel idrakine erişmesi sonucu artık ceset diye tabir edilen içinde ruhsal bilgeliği gittikçe zayıflayan bireyden farkındalık ve alakanın arttığı bireye doğru evrilme durumudur. Bu hâl dile şöyle döküldü; “Bizim Rabb’imiz, göklerin ve yeryüzünün Rabb’idir” dediler. “Ondan başkasını asla ilah diye çağırmayız. Yoksa kesinlikle saçmalamış oluruz.”

2 Comments
  • Buket
    Buket
    12/07/2025 at 07:42

    Yazılarınız muhteşem bir yolculuk gibi elinize sağlık

    Reply
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir